şiddet tuzağı

Şiddet Tuzağı ve Kirli Savaş

Çatışma ve Savaş, Kavramlar-Metaforlar, Politika

Şiddet tuzağı (violence trap) sosyal, politik ve ekonomik alanlarda kullanılan bir kirli savaş taktiğidir. Maalesef bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bu tür oyunlar çok oynansa da kavram Türkiye’de yeterli ilgiyi görmedi. Bu durum şiddet tuzağı ya da kirli savaş tekniğini kullananların oyunlarını sürekli tekrarlamalarını kolaylaştırıyor.

Şiddet Tuzağı. Hitler. Şiddet Tuzağı nedir? Kirli savaş. Şiddet Tuzağı ne demektir. kirli savaş nedir. Şiddet tuzağı ve kirli savaş

Kavram, şiddetin politik, ekonomik ve sosyal açıdan nasıl kullanıldığını anlatır. 1960’lardan sonra kapitalist ülkeler birçok az gelişmiş ülkede kontrollerini devam ettirmek için bunu “başarılı” şekilde kullandı. Mesela bir ülkede istenmeyen, çoğunlukla da sol, partiler seçim kazandığında burada şiddet olaylarını destekleyerek sol=şiddet algısını güçlendirmek pratik bir yoldu. Şili’de Allende 1970’de sosyalistlerin lideri olarak seçimleri kazanıp başkan oldu. Amerika Allende’yi devirmek için MIR isimli sol örgüte ve elbette onunla savaşması için birkaç sağ gruba el altından silah dağıttı. Çatışmalar hızla arttı ve CIA-Pinochet işbirliğiyle 1973’te darbe gerçekleşti. Darbenin görünürdeki sebebi sol örgütün şiddet eylemeleriydi. Pinochet’in yaptığı kanlı eylemler ise uzun süre karşılıksız kaldı! Mehmet Ali Aybar bunu yorumlarken hayıflanarak solun tuzağa düştüğünü belirtmektedir [1].

Şiddet tuzağı ve kirli savaş taktiğinin Hitler tarafından da kullanıldığını görürüz. 1933’te Alman Meclis binasının  solcularca yakılmaya çalışıldığı iddia edilerek önce “Hukuka Aykırılığı Meşrulaştıran Yasa” çıkarıldı. Olayın faili genç yaştaki akli dengesi bozuk bir sol parti üyesiydi. Fakat işin iç yüzü hiç aydınlatılamadı. Hemen sonrasında solcular meclisi yaktılar! yaygarası başlatıldı. Hitler olağanüstü yetkilerle donatıldığı yasaya dayanarak kanlı eylemlerle bütün rakiplerini ortadan kaldırdı. Kendisini de führer ilan etti. Hitlerin bu kadar kanlı eylemi hızlıca yapabilmesinin altında solcuları şiddetle ilişkilendiren ve toplumu ikna eden Reichstag Yangını‘dır. Burada şiddet genel kamuoyunu ikna etmek için “etkili” bir silah olarak kullanıldı.

Şiddetle kitleleri korkutup galeyana getirerek istenilen yasadışı-gayrimeşru eylemleri gerçekleştirmek kolaylaşır. Korkan toplum güçlü liderler arar ve bu andan sonra akıl yerini liderin duygu dolu nutuklarına bırakır. Yaratılan şiddet sebebiyle hedefteki “kurban”a karşı oluşan kızgınlık, kin ve nefret lideri daha da güçlü kılar. Bu stratejiye “kirli savaş” denmesinin sebebi de eylemin asıl yaratıcısının ve failinin bizzat bundan faydalanan güçler olmasından dolayıdır. Bunun sayısız örneği dünya ülkelerinde yaşandı. Örneğin Saddam Hüseyin’in iktidarını mutlaklaştırması da Mısır’da bir kaç kez tekrarlanan suikast oyunları da şiddet tuzağından başka bir şey değildir. Türkiye’de de Şeyh Said Olayı, Menemen İsyanı, 6-7 Eylül Olayları, 70’lerdeki sağ-sol çatışmaları, Güneydoğu’daki bazı sansasyonel eylemler ve daha onca olay bu kavramla birlikte yeniden okunabilir.

Şiddet aslında başlı başına bir tuzaktır. Yapılan bazı araştırmalar bunun bilinçli şekilde gelişmemiş ülkelerde kullanıldığını gösterir. Şiddet beraberinde yoksulluğu ve yönetilemeyen ülkeleri ortaya çıkardığından buralarda egemen güçlerin kontrolü kolaylaşmaktadır [2]. Militarist yolları seven NATO bazen şiddet tuzağını kullanarak hedef ülkelerde kendisine hareket alanı oluşturdu. Günümüzde bu stratejinin ne kadar kullanışlı olduğu tartışılabilir. Özellikle “iflas etmiş ya da batmış ülkeler”den batıya yapılan kitlesel göçler şiddet tuzağı ve yoksulluk stratejilerinin ters teptiğini gösteriyor.

Şiddet tuzağı bir kitleyi suçla ilişkili kılarak toplum nezdinde kriminalize eder. Böylece sağduyulu insanların ondan uzaklaşması beklenir. Öztürk, İslamcı radikal grupların şiddet eylemlerini de bu sebeple şiddet tuzağı bağlamında okumuştu. Ona göre İslam karşıtları Selefi radikal grupların silahlanıp eyleme geçmesini bir şekilde desteklediler. Böylece Haçlı Savaşlarıyla yayamadıkları İslam nefretini her yerde yayma fırsatını yakalamış oldular [3]. Suudiler, Humeyni, el-Kaide, IŞİD, BokoHaram, eş-Şebap eliyle gerçekleştirilen şiddet sebebiyle İslam’a karşı antipati uyandırıldı. Maalesef bu antipati İslam toplumlarında bile karşılık buldu.

Şiddet tuzağını bir açıdan da toplumda şiddet eksenli eylemelerin bilinçsizce haberleştirilmesinde yaşarız. Bu tür haberler iyi hazırlanmazsa başka şiddet eylemlerini tetikler. İnsanın eylemlerinin önemli bir sebebi olan taklit de şiddeti istemeden bilinçaltına yerleştirir. Dolayısıyla iyi niyetle yapıldığı düşünülen bir haberle şiddet tuzağına düşmüş oluruz. Kadına, çocuklara, hayvanlara şiddet haberleri bir anlamda bu tuzağın bir yansımasıdır. Toplumda artan baskı, sevgisizlik, çatışma, değer krizleri, ekonomik bunalım vb. toplumda linç kültürünü besliyor [4].

Kaynaklar

[1] Uğur Mumcu, Aybar ile Söyleşi: Sosyalizm ve Bağımsızlık, 1986. https://books.google.com.tr/books?id=sUeQDwAAQBAJ&pg=PA18&lpg=PA18&dq=%C5%9Fili+de+%C5%9Fiddet+tuza%C4%9F%C4%B1&source=bl&ots=Avr97K9B68&sig=ACfU3U1nVjxtj9aels-qhojzrBGm3BMQOQ&hl=tr&sa=X&ved=2ahUKEwi1qfXFnonwAhWP-KQKHUMYDpcQ6AEwCXoECBIQAw#v=onepage&q=%C5%9Fili%20de%20%C5%9Fiddet%20tuza%C4%9F%C4%B1&f=false

[2] https://www.children.org/archive/2013/mar/the-violence-trap

[3] Yaşar Nuri Öztürk, https://www.hurriyet.com.tr/musluman-a-kurulan-tuzak-siddet-39274741

[4] Deniz Bağrıaçık, https://www.birgun.net/haber/siddet-tuzagi-223261


Bir cevap yazın