
Ölümcül Kimlikler
Ölümcül Kimlikler” Maalouf’un aynı isimli eserinden hareketle üretilen metafordur. Maalouf, herkesin kendini eşsiz olarak gördüğü ve diğerini dışlayarak elinde tutmaya çalıştığı kimliği “ölümcül” olarak nitelendirir. Bununla baş edebilmek için kimliği tek bir aidiyet değil, çeşitli aidiyetlerin toplamı olarak görmek gerektiğini iler sürer. Bu, karşılıklı bir kabulle mümkün olabilir ki, bir tarafın dışlayıcı ve ötekileştirici tutum ve davranışlardan uzak durması, diğer tarafın da kökenlerindeki kültürlerine bağlılıklarını koruyabilmeleri, onu utanç verici bir hastalık gibi gizlemek zorunda kalmamaları ve aynı zamanda kendilerini açabilmeleri ile mümkündür [1].
Kimlik parçalanamaz. “Yarı Fransız yarı Lübnanlı mı? Kimlik bölümlere ayrılamaz, o ne yarımlardan oluşur, ne üçte birlerden, ne de kuşatılmış diyarlardan Benim birçok kimliğim yok, bir kişiden diğerine asla aynı olmayan özel bir “dozda” onu biçimlendiren bütün öğelerden oluşmuş tek bir kimliğim var”. Kimlik bunların bütünüdür. Ancak insanların geneli çoklu kimliklere tahammül edemez. Sadece Arap, Fransız, Hristiyan ya da Müslüman olduğunuzu duymak isterler. Oysa çoklu kimlikler bizi zenginleştirir, renklendirir. İlla bir “öz” aramak anlamsızdır. Tekli kimlikler ölümcüldür. Maalesef çağdaşlarımız çoklu kimlikleri benimsemede istekli görünmüyor. Bunu yapamazsak barışı sağlayamayız.
Maalouf’a göre, kimlikler tektir fakat içerisinde çoklu ögeler içerir. Diğer yandan kimlik içerisinde hiyerarşiler de olabilir. Kimliğimin hangi yönünü öne çıkaracağımı yaralar belirler. Yani hangi kimliğim daha çok dışlanmış, bastırılmaya çalışılmış ve eziyet görmüşse genelde o öne çıkar. Birinin öne çıkması diğer yönlerimi silmez. Kimlik bu anlamda “yamalı bir bohça” değildir. Her desenin ve boyanın anlamlı bir bütünlük oluşturduğu tuval gibi düşünülebilir.
Ölümcül kimliğin güzel bir örneği dini radikalizmdir. Radikal birey ya da gruplar genelde kültür, tarih ve entellektüel aidiyetleri küçümser ve bunları kendi kimliklerinin bir parçası olarak görmezler. Bu grupların herkesi dışlayıcı, yer yer şiddet kullanan zihniyeti ve kendisini tek gerçek “Müslüman” olarak görüp İslam’ı “ölümcül kimliğe” dönüştürmesi, Müslüman toplumlarda bile bu kimlikten ürken eğitimli yeni kuşakların, kendi dini ve kültürel kökenlerine yabancılaşmasına yol açıyor. Bu durum İslami değerlere antipati duyma ya da İslamofobi olarak karşımıza çıkabiliyor [2].
Kaynaklar:
[1] Maalouf, Amin (2004). Ölümcül Kimlikler. (A. Bora, Çev.) İst: YKY.
[2] Yanmış, Mehmet (2015c). Fundamentalizm Korkusunun Müslüman Toplumlara Etkileri. Günümüz İslam Toplumları ve Problemleri. İst. AtiYay. ss. 261-292.