Sosyoloji Kitaplığı

Sosyolojide Temel Fikirler: Martin Slattery

Sosyoloji okumak-çalışmak isteyen lisans-yüksek lisans öğrencilerinin ilk okuyabileceği eserlerden biri. Dahası bu çalışma gündelik yaşam üzerine daha derinlemesine bir şeyler öğrenmek isteyen bütün okuyuculara anlaşılır bir dil ve sistematik yapı sunuyor.

Sosyolojide, dolayısıyla günlük yaşamda en sık kullandığımız yaklaşık 60 kavramı 7-8’er sayfada tanıtmış. Bazı tartışmalı konularda tarafların görüşleri beraber verilmiş.

 Bu kitabı iki ayrı lisans öğrenci grubuyla serbest okumalarda okuduk ve öğrenciler de çalışmanın verimli olduğunda hemfikir oldular. Bir sözlük veya klasik Sosyolojiye Giriş kitabı sıkıcılığında değil. Her konu beraber okunması gereken başka başka 2-3 konuya referansla ve ileri düzey okuma önerileriyle bitiyor (530 sh).


Kesin İnançlılar: Eric Hoffer

Lisans düzeyinde öğrencilerin araştırma, inceleme ve sosyolojiye ilgilerini çekmek için iyi bir eser. Başlangıç düzeyinde okunabilir. Akademisyen olmayan Hoffer ömrünün çoğunu hamallık, madencilik vb işlerde geçirmiş ama her zaman gözlemlemiş ve okumuştur. Anlaşılır bir dil kullanmıştır. İncelediği meseleleri teoriler veya kavramlarla açıklamak yerine gözlemleri etrafında resmetmeye çalışmış. Elbette bu durum akademi çevrelerinde hoş karşılanmıyor. Ancak bu durum Hoffer’ın çalışmasının değerini düşürmüyor.

Toplumun nasıl gözlemleneceği, insan davranışının temelinde nelerin yattığının incelenmesi, grup motivasyonlarının altında nelerin yattığı bu eserin inceleme alanındadır. Sorgulayıcı bir vatandaşın harika çalışması… Okumaya değer.

  Küçük boy bir kitap ve okunması kolay. İleri düzeylerde okumalar yapan kişiler eserde bazı teorik çelişkiler görebilir. Ancak bu, çalışmanın değerini bütün bütün düşürmez. Sosyolojiyi yeni yeni merak eden kimseler için iyi bir başlangıç eseri olabilir.


Sosyoloji: Anthony Giddens

Sanırım Türkçe’deki en hacimli Sosyoloji kitaplarından biri (sayfa 1000 sh). Ancak kitap okumaya meraklı, gerçekten sosyoloji çalışmak isteyen yüksek lisans-doktora öğrencilerinin, ileri düzey araştırmacıların okuyabileceği bir kitap. İçerisinde bol miktarda istatistik, haber metni, örnek olay bulunan çalışma güzel bir dile sahip.

Özellikle grup okumaları için ideal. Parça parça veya tamamı okunup, üzerinde değerlendirme yapılabilir. Çokça konu işlediği için her düzeyde toplum meraklılarına derinlik katacak bir yapıya sahiptir.

Kitabın bol örnek içermesi ve hemen sosyolojinin ilgilendiği bütün konulara değinmesi onu genel okuyucu için de değerli kılıyor. Teorik ve tarihsel ayrıntılara girmemiş. Bir uyarı, sosyoloji çırakları bu kitabı okuyup-bitirdiklerinde kendilerini “olmuş” hissedebiliyor! Ancak hiç bir alan bir iki kitap okunarak kuşatılamaz. Bu çokça emek ister.


 Sosyolojik Düşünce Geleneği: Robert Nisbet

MacIntyre bu çalışma için “mevcut literatürde, sosyolojinin muhafazakar gelenekten intikal eden mirasını bize bu kitaptan daha iyi izah edecek bir kitap bulmak neredeyse ihtimal dışıdır” ifadelerini kullanıyor. Nisbet, kesinlikle sosyolojinin kurucularının birer Aydınlanma savunucusu olmakla beraber modernitenin ortaya çıkardığı değişim konusunda karamsarlıklarını orjinal örneklerle ortaya koymuş.

Kitabın düzeni de ilginç. Temel olarak sosyolojinin en önemli gördüğü, cemaat, otorite, statü, kutsal ve yabancılaşma konularını temelde Tocqueville, Marx, Weber, Durkheim, Le Play’den alıntılar ve genel değerlendirmelerle sunmuş.

Muhafazakarlığın savunusu ve onun rakipleri olan Radikalizm-Faşizm-Sosyalizm ile Liberalizm hakkında düşünceler açıkça ortaya konulmuş. H. Arslan’ın yazdığı sunu da ayrıca önemli değerlendirmeler barındırıyor (elbette Arslan’ın bu düzeyde bir entellektüel eserde olmaması gereken bayağılıkları can sıkıcı!). Muhafazakarlık üzerine okuduğum en doyurucu eserlerden biri olduğunu düşünüyorum. Maalesef “muhafazakarı” çok ancak entellektüel camiada muhafazakarlık üzerine birikimi zayıf bir ülkeyiz. Özellikle sosyolojinin muhafazakar damarına yaptığı vurgu çok önemli.

Bu çalışma iyi bir altyapısı olmayan kimseler için ağır olabilir (büyük boy 430 sh). Dr sonrası için ideal bir kitap. Kitap klasik sosyoloji kitaplardan çok daha fazla entellektüel derinliğe sahip. Oldukça doyurucu ve önemli.


Duyguötesi Toplum: Stjepan G. Mestrovic

Durkheim geleneğini devam ettiren Hırvat-Amerikalı bir sosyolog olan Mestrovic’in bilinen bir eseri. Kitabın ismi de başlı başına bir kavramsallaştırmadır. Post-modernist teorisyenlerin iddialarına çok benzeyen iddialarla karşılaşabiliriz. Yazar aynı zamanda 90’larda Bosna-Kosava Savaşlarında ve Ebu Ğureyb cezaevinde yaşanan ağır insan hakları ihlalleri konusundaki kuvvetli muhalefetiyle biliniyor.

David Riesman’ın The Lonely Crowd adlı kitabı ve Ritzer’in çalışmaları yazarın teorisini geliştirmesinde etkili oldu. Bu yazarlar gibi Mestrovic de seri üretimin duyguları sentetikleştirdiğini ve duyguları mekanikleştiğini ileri sürüyor. Buna göre her türlü haksızlık-hata nezaket ve saygı ifadeleriyle halka sunulursa toplumun bunu kabulleneceği söylenir.

Batılılaşma veya modernleşme doğası gereği bireyi ve toplumu rasyonelleştirdi. Bu durum öyle bir noktaya geldi ki akıl-duygu dengesini kaybetmeye başladık. Artık Mestrovic’in tasviriyle “Dünya Medeniyetin merkezi Avrupa’nın göbeğinde Boşnakların ve Arnavutların Sırplar tarafından katledilişini naklen izledi. İnsanlar, çocuğu Sırlar tarafından katledilen anneye ‘ne hissediyorsunuz?’ sorusunun yanıtını mutlu yuvalarında, yemek yiyerek izleyebilmektedir”. Özetle Artık toplum duygularını kaybetmeye başlamıştır. Akıl-duygu bağının kopması toplumda eylem gücünü zayıflatmaktadır. Bu da yeni entelektüellerde kuşku ve belirsizliği önemli ilkeler haline getirdi. Aynı şekilde bu yeni toplumda kutsal önemini kaybediyor.

Kitap başlangıç düzeyi için ağır olabilir. Modernite, postmodernite bağlamında okumalar yapmadan sıkıcı olabilir.


Milliyetçi Muhafazakâr Entelijansiya: Anti-Komünizmden Küreselleşme Karşıtlığına: Yüksel Taşkın

Taşkın, Milliyetçi-Muhafazakar Türk siyasetçi, aydın ve yazarların düşünce dünyasını ve iktidar olma tecrübelerini 1940’lar sonrası itibariyle ele almış. Entellektüel açıdan oldukça doyurucu bir eser. Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP ve AKP ekseninde hem yakın dönem Türk siyasal ve entellektüel hayatını anlamak isteyen hem de bu geleneğin siyaset yapma tarzıyla entellektüel düzeyleri arasındaki ilişkileri öğrenmek isteyen kimseler için çok önemli. Orta ve ileri düzey okumalar için tavsiye edilir.

Kitapta ulus-devletçiliğin İslamcıları ve milliyetçileri nasıl şekillendirdiği, İslamcı-Türkçü geleneğin seküler ve katı laik sistem içerisinde nasıl yükselişe geçtiği, bunun iç ve dış nedenleri ve ilgili çevrenin zamanla nasıl bir örtük devletçi refleks geliştirdiği sorgulanmış. Kanaatimce bu çevreler bırakalım ülkenin yakın geçmişini bu açıdan okumayı kendi düşünce geleneklerini anlama açısından bile sol kökenli Taşkın ve Tanıl Bora gibi aydınlara muhtaçtır. Bu açıdan kitabın yer yer sol perspektifi yansıttığı söylenebilir. Ancak genel manada milliyetçi, muhafazakar, dindar çevrelerin daha iyisini yazana kadar bu tür yayınları baş uçlarında tutmaları gerekir.

Milliyetçi muhafazakar ve dindar liderlerin çoğu zaman popülist siyaset ürettiği, entellektüel gelişim konusunda yeterli düzeyde kafa yormadıkları ve Kemalizm’den yöntem olarak çok şeyi miras aldıkları ileri sürülüyor. Bazı gazeteci ve akademisyenler bu bağlamda analiz edilmiş.


Özgürlükten Kaçış , Erich Fromm

E. Fromm’un meşhur eserlerinden biri. Yazar burada temelde neden başka bir zamanda ve dünyanın başka bir yerinde değil de 1930’larda ve Avrupa’nın göbeğinde-İtalya, İspanya ve Almanya’da- faşizmin ortaya çıktığını psikolojik-sosyolojik açılardan anlaşılır kılmaya çalışıyor.

Feodalitenin yıkılması, Sanayi Devrimi, kırsaldan şehre göçlerle beraber modern bireyin asal bağlarından kopması onu üç ayrı seçenekle baş başa bıraktı. Bu durum olumlu ve olumsuz özgürlük açılarından ele alınmış. Modern birey, 1- bireyselliğin yarattığı korkudan kurtulmak ve kendini güvende hissetmek için ikincil yeni bağlar kurmak, 2- bireylerde aşırı yıkıcı bir psikolojinin türemesi ve 3- mal edinme, işe bağlılık, robotumsu uyum ve moda ile kuşkularını ve kaygılarını gidermeye çalışır.

Modern bireyin özellikleri-korkuları, Calvin ve Luther’in yeni bireyin ortaya çıkışına etkileri, otorite-isimsiz otorite, özgürlük ve yıkıcılık gibi konular ele alınır. Modern insanın mantığını anlama konusunda ufuk açıcı. Otoriter liderler, dini ve etnik grupların insanları nasıl kolayca kendilerine bağladıklarını anlamak isteyenlere fikir veriyor. İnsana, modernizme ve özgürlüğe dair dolu dolu bir eser. Orta ve ileri düzey okumalar için kesinlikle tavsiye edilir.


Bir cevap yazın