
Duyguötesi Toplum
Duyguötesi Toplum” Durkheim geleneğini devam ettiren Hırvat-Amerikalı bir sosyolog olan Mestrovic’in çok bilinen “Duyguötesi Toplum” eserinden hareketle kullanılıyor. David Riesman’ın “The Lonely Crowd” ve Ritzer’in “Toplumun McDonaldlaştırılması” çalışmaları yazarın teorisini geliştirmesinde etkili oldu. Bu yazarlar gibi Mestrovic de seri üretimin duyguları sentetikleştirdiğini ve duyguları mekanikleştiğini ileri sürüyor.
Modernleşen toplumun duygularını kaybettiğini ileri süren teorisyenlere göre her türlü haksızlık, hata, zulüm nezaket ve saygı ifadeleriyle halka sunulursa toplum bunu kabullenebilir. Post-modernist teorisyenlerin iddialarına çok benzeyen iddialarla karşılaşabiliriz. [Yazar aynı zamanda 90’larda Bosna-Kosava Savaşlarında ve Ebu Ğureyb cezaevinde yaşanan ağır insan hakları ihlalleri konusundaki kuvvetli muhalefetiyle biliniyor]. Batılılaşma veya modernleşme doğası gereği bireyi ve toplumu rasyonelleştirdi. Bu durum öyle bir noktaya geldi ki akıl-duygu dengesini kaybetmeye başladık. Artık Mestrovic’in tasviriyle “Dünya Medeniyetin merkezi Avrupa’nın göbeğinde Boşnakların ve Arnavutların Sırplar tarafından katledilişini naklen izledi. İnsanlar, çocuğu Sırlar tarafından katledilen anneye ‘ne hissediyorsunuz?’ sorusunu mutlu yuvalarında yemek yiyerek izleyebilmektedir”.
Modernleşme ile beraber bilgiye ulaşma imkanımız arttı. Ancak bu her gün yüzlerce bilgi, haber, görüntü ile beyinlerimiz ve duygularımız etkisini kaybetmeye başladı. Rasyonelleşme de bu duygu ölümünü tetiklemiştir. İnsanlarda kolektif duygular ve ortak harekete geçme duyguları ölmektedir. Mestrovic’e göre, “Çağımız insanı artık gerçek duygularını yaşayamaz, onları eyleme dökemez; olsa olsa bir duygu simülasyonu yaşayabilir”. İnsanın süregelen mekanikleşme süreci onu duyguötesi bir varlığa dönüştürmüştür. Akıl-duygu-eylem bütünlüğünü kaybetmiş bir varlık ortaya çıkmıştır. Olaylar anlamını kaybederken onların sunumu öne çıkmaya başlamıştır. Bu da duyguların istendiği gibi manipüle edilmesine olanak sağlamıştır.
Özetle, artık toplum duygularını kaybetmeye başlamıştır. Akıl-duygu bağının kopması toplumda eylem gücünü zayıflatmaktadır. Bu da yeni entellektüellerde kuşku ve belirsizliği önemli ilkeler haline getirdi. Aynı şekilde bu yeni toplumda kutsal önemini kaybediyor, ölüm özel durumlar haricinde yıkıcı etkisini kaybetti.
Kaynak:
[1] Stjepan G. Mestrovic, Duyguötesi Toplum (Abdullah Yılmaz) Ayrıntı, İst. 1999.