
Demokrasi mi? Eşitsizlik mi? Uzaktan Eğitimde Eşitlik Sorunu
Uzaktan eğitim, açık erişim veya online eğitim pandemi sürecinde en çok konuştuğumuz konulardan biri. Kimileri bu sistemin öğrencileri eğitimden uzaklaştıracağını kimileri öğrenciler arasında fırsat eşitliği yaratacağını ileri sürdü. Bu araştırma 2014 öncesi yapılan birçok alan araştırmasının verilerinden hareketle uzaktan eğitimin öğrenciler arasında gerçekten eşitlik yaratıp yaratmadığını tartışmaktadır. Araştırma Shanna Smith Jaggars tarafından 2014 yılında https://www.aacu.org/ diversitydemocracy için yapıldı.
Online eğitim farklı gelir grupları arasında eşitsizliği kapattı mı? 2020 Pandemi ilanıyla alevlenen tartışmalardan sonra birçok yeni araştırma yapıldı. Ancak burada sunacağımız ilk araştırma 2014 yılında yayınlandı. Öncekileri analiz etmesi ve pandemi koşullarında yapılan araştırmaların taşıyabileceği dejavantajları taşımaması değerli görüldü. Ayrıca bu tarihlerde açık erişim sistemleri Dünya’da henüz yeni yeni yaygınlık kazanmaktaydı. Eski ve yeni araştırmaları birlikte görmek daha açıklayıcı olacaktır. Daha sonraki analizlerimizde pandemi sürecinde yapılan yeni araştırmaları bulabilirsiniz. Bu tartışmalar online ya da açık erişim sisteminin öğrenciler arasındaki gelir eşitsizliği başta olmak üzere birçok eşitsizliği ortadan kaldıracağı ya da farkı az gelirliler lehine değiştireceği öngörüsündeydi. Araştırmacı Jaggars bunu araştırdı. Lise sonrası online eğitim veren üniversite ve kurslar üzerine yapılmış araştırmalara dayanarak bu makale hazırlandı. Bir kaç ABD şehrinde Community College programı üzerinde karşılaştırmalar yaptı.
İnternet üzerinden yapılan eğitim programları Massive Open Online Courses (or MOOCs) ya da Kitlesel Çevrimiçi Açık Kursları şeklinde bilinmektedir. Değişik kurumlar bu programlar vasıtasıyla bütün dünyadan öğrenci toplayabilmektedir. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse, British Council’ün uzun yıllardır açık erişimle düzenlediği ileri düzen İngilizce sınavı IELTS kurslarına bugüne kadar yaklaşık 440,000’in üzerinde öğrenci katılmıştır. Bu rakam dünyanın en büyük MOOC kursu olmalarını sağladı. Elbette bu kurslar bir çok yerde ücretli verilmektedir. Ücretsiz kursların çoğu da program sonrası sertifikalar için ücret talep edebilmektedir. Aslına bakılırsa MOOCs kurslarının çok ucuz olmadığı söylenebilir. Ancak bu kurumların veya benzerlerinin normal kurslarına ya da eğitim süreçlerine katılım ücretleri göz önünde bulundurulursa bu rakamlar makul kabul edilebilir.
İçindekiler
Online Eğitim Fırsat mı?
Online eğitimin başladığı dönemlerde en temel öngörülerden birisi lise sonrası eğitime devam etme imkanı bulamayan gençlere daha fazla eğitim olanağı sunacak olmasıydı. Maddi veya başka gerekçelerle eğitim için fırsat yakalayamayan kimselerin açık erişim aracılığıyla eğitim alması hatta diploma sahibi olması planlanmıştır. Ne var ki bunun iddia edildiği gibi genel kitleye bir fırsat sunduğunu ortaya koyan yeterli çalışma yoktur. Bu programların ancak belirli bir kesime hitap ettiği görülmüştür.
Jaggars’ın iki kolej öğrencilerini inceleyerek hazırladığı bir araştırmada yüz yüze eğitim ve uzaktan eğitime katılan öğrenciler arasında belirgin farklılıklar bulunmuştur (Jaggars, 2012). Açık erişim kurslarına katılan öğrenciler daha yaşlı, eğitim alt yapıları daha iyi ve pek muhtelemdir ki hem çalışma hayatlarında hem de aile içerisinde daha fazla sorumluluk taşımaktaydır. Bunların önemli bir kısmı daha önceki eğitimleri baz alındığında temel üniversite giriş eğitimi almış görünüyordu. Yine açık erişim öğrencilerinin yüz yüze eğitim alan kimselere göre etnik dezavamtajlara sahip olmadıkları bulunmuştur. Daha açık söylenirse dışarıdan okumak, başka alanlarda kendilerini geliştirmek isteyen açık erişim öğrencilerinin genelinin beyaz orta sınıf Amerikalılar olduğu anlaşılabilir. Aynı kolejlerin yüz yüze eğitim yapan bölümlerinde açıkça dezavantajlı öğrenciler ağırlıktaydı.
Aynı araştırmada öğrencilerin internete erişim kolaylığı açısından da açık erişim öğrencilerinin daha avantajlı olduğu düşünülmektedir. Hem internete erişim hem de genel teknolojik fırsatlara ulaşım açısından ABD genelinde büyük bir eşitsizliğin olduğu bilinmektedir. Açık erişim konusunda yapılacak araştırmaların öncelikle “dijital uçurum” (digital divide) konusuna odaklanması önemlidir. ABD Ticaret Bakanlığı 2013 verilerine göre, Afrika kökenli Amerikalıların %55’i, Güney Amerika kökenli Amerikalıların %56’sı, Asya kökenlilerin %81’i ve beyaz Amerikalıların ise %74’ünün hanelerinde geniş bant internet imkanı vardır. Aynı eşitsizlik kırsal ve şehir bölgelerde de görülür. Kırsalda %58 olan internet erişim oranı şehirlerde %72’dir (US Department of Commerce 2013). Bu durum açık erişime ulaşma eşitsizliğini göstermesi açısından manidardır.
Araştırmalarda çoğu kolej öğrencisinin her dönem için bir ya da iki dersi online almayı tercih ettiği görülmüştür. Genelde çocuklu ve tam zamanlı çalışan bireyler oldukları için açık erişim dersi alan öğrencilerin bu fırsat sayesinde kolej derslerini verebildiklerini açıklamıştır. Yani bu sistemde öğrenci hem yüz yüze dersler alabilmekte hem de açık erişimden tercih yapabilmektedir. Bir anlamda karma eğitim denilebilir. Jaggars’ın öğrencilerle yaptığı mülakatlarda da açık erişim derslerini büyük bir fırsat görmelerine karşın bütün dersleri bu yolla alma isteğinde olmadıkları belirlenmiştir. Kamu Gündemi araştırmasında da (Public Agenda, 2013) öğrencilerin bir çoğunun (%41) çevrimiçi ders almak istemedikleri görülmüştür. Açık erişim dersleri ancak %20 dolaylarında kalmıştır.
Öğrencilere neden açık erişim derslerini daha az tercih ettikleri sorulduğunda da yüz yüze eğitimde öğrendikleri şeylerle kıyaslandığında bu derslerde daha az şey öğrendiklerini ima etmişlerdir (Jaggars). Kamu Gündemi araştırması da bunu teyit eder sonuçlara ulaşmıştır. Bu araştırmada öğrencilerin %42’si yüz yüze eğitimle daha çok şey öğrendiklerini söylerken ancak %3’ü açık erişim derslerinin daha öğretici olduğunu belirtmiştir (Public Agenda, 2013).
Online Eğitim Ne Kadar Etkili?
İlk dönemlerde yapılan kamu araştırmalarında açık erişim öğrencilerinin yüz yüze eğitim kadar etkili olduğunu ortaya koymuştur. ABD Eğitim Bakanlığı’nın 2010 tarihli incelemesinin ağırlıklı olarak eğitim alt yapısı güçlü olan öğrenci gruplarını kapsadığı düşünülmektedir. Dolayısıyla genel öğrenci kitlesinin aynı başarıyı yakalayıp yakalamayacağı tartışmalıdır. Başka araştırmalarda farklı sosyal çevrelerden öğrenciler merkeze alınarak yapılan araştırmalarda ise sonuçlar Eğitim Bakanlığının verilerini teyit etmemiştir.
Özellikle, Di Xu ve ben, Virginia ve Washington Eyaletindeki elli yedi community kolejde yüz binlerce kursa kaydolan on binlerce öğrencinin sonuçlarını inceleyen iki büyük ölçekli çalışma yaptık. Virginia’da, yüz yüze kursları tamamlama oranları yüzde 81 iken, çevrimiçi tamamlama oranları yüzde 68 idi; Washington’da yüz yüze tamamlanma oranları yüzde 90 iken çevrimiçi için yüzde 82 idi (Jaggars 2012). Çevrimiçi bir bölümü tamamlayan öğrenciler aynı zamanda kursta yüz yüze bölüme göre daha düşük notlar alma eğilimindeydiler. Örneğin, Virginia’daki matematik derslerinde, çevrimiçi olarak tamamlayanların sadece yüzde 67’si C veya daha fazlasını kazanırken, bunu yapan yüz yüze tamamlayıcıların yüzde 73’üne kıyasla (Xu ve Jaggars 2011).
Daha fazla çevrimiçi kurs alan öğrencilerin başarılı bir şekilde mezun olma veya dört yıllık bir okula transfer olma olasılıkları daha düşüktü (Jaggars 2012). Üstelik yaş grupları açısından da büyük farklılıklar bulunmamıştır. Daha yaşlı öğrenciler programlara katılım anlamında istikrarlı ancak puan anlamında biraz düşük olsalar da bu belirgin bir fark yaratmamaktadır.
Çeşitli eyaletlerde binlerce kolej öğrencisi üzerine yapılan incelemelerde öğrencilerin online dersleri bitirme, başarı ortalamaları ve kolej sonrası daha iyi fakültelere geçiş sınavları başarı ortalamalarının yüz yüze eğitim alanlara kıyasla düşük olduğu belirlenmiştir. Elbette yine eyaletler arası sosyo-ekonomik gelişmişliğe bağlı olarak sonuçlarda da farklılığın olduğu akılda tutulmalıdır. Mesela, Virginia’da yüz yüze kursları bitirme oranı %81’ken online kursları bitirme oranı %68’dir. aynı oranlar Washington için %90’a karşılık %82’dir. İki eyalette de uzaktan eğitim kurslarını bitirme yüzdelerinde kısmi bir farklılık görülmektedir. Virginia’daki matematik kurslarında bitirme ortalaması yüz yüze eğitim alanlarda 73, online alanlar için de 67 olmuştur (Xu and Jaggars 2011; Jaggars 2012). Ders başarısı açısından da yüz yüze eğitim lehine kısmi bir farklılaşma görülmektedir.
Online eğitim savunucularına göre uzaktan eğitim alan öğrencilerin kurs tamamlamama veya daha düşük puanlar alması kişisel özelliklerinden kaynaklanmaktadır (Howell, Laws, and Lindsay 2004). Ancak yapılan başka araştırmalarda aynı öğrencilerin değişik durumlardaki kurs performansları kıyaslandığında da açık erişim derslerini daha çok bıraktıkları ve bu derslerden daha düşük başarı gösterdikleri sonucuna ulaşılmıştır (Xu and Jaggars 2013). Uzaktan eğitim derslerini tercih edenlerin daha zengin, daha çok iş ve aile külfetine sahip, hayat başarılarının da online kurslara endeksli olmadığını düşünen kimseler olduğu varsayımından hareketle düşük puan ve ders terk etme durumu açıklanabilir. Böyle bir açıklama makul kabul edilse de açık erişim kurslarındaki incelmeler aynı öğrencilerin değişik dönemlerdeki başarılarının da farklı olduğunu gösterdi. Sonuçlar yüz yüze eğitimin öğrenciler açısından daha verimli olduğunu işaret ediyor.
Eğitimde demokratikleşme problemi eğitimin tarihi kadar eskidir. Her toplumda bekleneceği üzere daha yetenekli, istekli ve başarılı olanlar iyi eğitim imkanlarına sahip olamaz. Daha çok sosyo-politik duruma göre eğitim alınır. Modern zamanlarda eğitimin kitleselleşmesinin kısmen sınıflar, gruplar ve tabakalar arasındaki eğitim farklını kapattığı ileri sürülebilir. Ancak gerçekte durum hala alt, alt-orta tabakalar aleyhine devam etmektedir. Açık erişim kurslarının bu farklı kapatacağı söylemi de bu noktada dikkat çekicidir.
Eğitime düz mantıkla yaklaşanlar açısından her öğrencinin aynı şekilde bilgisayar karşısına geçip, aynı materyallerden, aynı eğitmenlerden ve aynı sürelerde eğitim alması fırsat eşitliği sağlayacaktır. 2020 V-Covid 19 salgını sonrası bu ve benzeri açıklamalarla sıklıkla karşılaşıldı. Ne var ki daha öncesinde yapılan araştırmalar (Brown and Liedholm 2002; Coates et al. 2004; Figlio, Rush, and Yin 2013; Kaupp 2012) online eğitimin normal eğitim gibi bazı eşitsizlikleri devam ettirdiği açıktır. Mesela normalde de beyaz Amerikalılara ve zenginlere göre daha başarısız olan Afrika, Güney Amerikalı veya İspanyol kökenli ve gelir seviyesi düşük öğrencilerin uzaktan eğitimde de bu durumu devam etmektedir. Daha dikkat çekici olan ise erkek öğrencilerin kadınlara göre online eğitimde daha çok zorlanmalarıdır.
Online Eğitim Neden Daha Başarısız?
Online, uzaktan ya da açık erişim eğitim sistemlerinde her ne kadar inter aktif etkileşim imkanı varsa da fiziksel ortamdaki gibi sağlıklı olmamaktadır. Fiziksel ortamda insan iletişiminin önemli bir parçası olan jest ve mimiklerin de devreye girmesiyle sınıf kontrolü, soru-cevap ve konuşma düzeni sağlanabilmektedir. Açık erişimde eğitimcinin öğrenciyle göz teması kuramaması sınıf disiplini ve görsel öğretmen ihtiyacı fazla olan küçük yaş gruplarında dezavantajdır. Disiplin ve odaklanma sorunu yaşayan öğrencilerin konsantrasyon problemi uzaktan eğitimin öncelikli sorunlarından biri. Sistem öğrenci-öğretmen diyaloğunu sınırlandırması açısından daha fazla desteğe ihtiyaç duyan öğrencileri mağdur etmektedir.
Dezavantajlı öğrenciler, (ABD için beyaz olmayan, Amerika doğumlu olmayan, düşük gelir grubunda olmak) eğitimde başarı için daha fazla eğitmen desteğine ihtiyaç duymaktadır. Yapılan araştırmalar dezavantajlı gruplardan gelen öğrencilerin başarılarında eğitimcilerin cesaretlendirmesi, teşviki ve yardımlarının öğrenci başarısında olumlu katkılarının olduğunu ortaya koyuyor. Ancak uzaktan eğitimde bu oldukça sınırlanmaktadır. Diğer taraftan daha girişimci, katılımcı karakterli öğrencilerin hangi gelir veya sosyal sınıftan gelirse gelsin başarılı olma olasılığı artmaktadır.
interaktif eğitimde sorunların bazısı tekniktir. Öncelikle eğitimcilerin ciddi bir birikime sahip olması gerekir. Teknolojinin imkanlarını kullanma becerisi öğrencilerin ders katılım ve başarısını artırıcı etkiler yaratmaktadır. Bulgulardan biri de online eğitimde kalabalık sınıflar normal eğitimde olduğu gibi başarıyı düşürdüğü gerçeğidir. Aynı şekilde ders sürelerinin uzun olması da düşük başarıya neden olabilmektedir.
Jaggars’ın ulaştığı sonuçlardan birisi de öğrencilerin açık erişimi “kitlesel” bir eğitim modeli olarak uygun görmediğidir. Çoğu kolej öğrencisi de bu sistemin geliştirilebileceği kanaatindedir. Buna göre sınıfların az sayıda öğrenciden oluşması, derslerin kısa ayarlanması, her öğrenci topluluğu için farklı ders materyalleri hazırlanması, öğrenci-öğretmen ilişkileri için alternatif alanlar açması online eğitimin gücünü artıracaktır. Bazı araştırmalara göre ise (Bear 2013) online eğitimin eksikleri giderilir ve normal eğitimle birlikte uygulanırsa eğitimde genel başarıya ciddi katkılar sağlayabilir.
Değerlendirme ve Türkiye Üzerine Yorumlar
Yukarıda tanıtımını ve analizini yaptığımız makalede Jaggars ve başka araştırmaların online eğitim konusundaki farklı görüşlerini gördük. Elbette keşiflerin, icatların olabildiği hızlı yapıldığı çağımızda 2013 sonrasında açık erişim teknolojilerinin de çok hızlı geliştiği bilinmelidir. Ancak burada odaklanmamız gereken nokta temel sorunlardır.
Yapılan araştırmalarda öncelikle, düşük gelirli ve sosyo-ekonomik açıdan alt, alt-orta sınıflardan gelen bireylerin açık erişim eğitim sistemlerinde klasik sistemlerde olduğu gibi zorlandıkları açıktır. Öğrencilerin temel alt yapı eksikliği, çekingen veya girişimci karakterde olmaları, öğretmenlerin teknolojiye yatkınlıkları ve ders düzeni online eğitimin başarısını direkt etkilemektedir. Örneğin kalabalık sınıflar ve uzun ders saatleri başarısızlığa yol açabiliyor. Yine ders materyallerinin her sınıf öğrenciye standart halde sunulması da sorundur. Dolayısıyla normal eğitimde olduğu gibi online eğitimde de “seviye sınıfları” sorunu devam etmektedir. Ancak burada sorun bir parça daha katlanmaktadır. Yukarıdaki çalışmalarda da ipuçlarını bulduğumuz bu sorun yüz yüze eğitimde öğretmenin kişisel becerisiyle kısmen kapatılırken online eğitimde öğretmenin alanı sınırlanıyor. Her öğrenciye aynı dersi anlatma zorunluluğu açık erişimde öğrencilerin seviyelerine göre ayrımını daha gerekli kılabilir. Aksi takdirde öğrencilerin bir kısmı açısından dersler anlamsızlaşacaktır.
Online eğitimin ABD’deki farklı öğrenci gruplarında değişik sonuçlar vermesi bu sistemin her ülkede aynı sonuçları vermeyeceği düşüncesini akla getirmektedir. Buradaki bazı bulguları Türkiye bağlamında inceleyebiliriz. Mesela internete bağlanma oranları, bilgisayar, tablet, akıllı telefon kullanım oranları düşünüldüğünde nüfusun yaklaşık %30’luk kesiminin online kurslar için yeterli alt yapıya sahip olmadığı ortadadır. Diğer taraftan eğitimcilerin online kurslar için kitlesel eğitimi uzun zaman alacağı için teknoloji eğitimi olmayan öğretmenlerin uzaktan eğitimde verimi düşecektir.
Tv’den yapılan eğitim de ise her okul ve seviye için aynı derslerin anlatılması bir zorunluluk gibi dursa da farklı seviyelerdeki öğrencilere hitap etmemektedir. Yine bazı yerlerde sınıfların kalabalık olması da online eğitimi zorlaştırmaktadır. Birçok üniversite, lise, ilk ve orta okulda sınıf mevcutlarının 35-40 kişi olduğu düşünüldüğünde bunun açık erişim sisteminde eğitimciyi zorlayacağı ortadadır. Yaş küçüldükçe kalabalık gruplarda ders yapmak daha da zorlaşmaktadır.
Türkiye’de açık erişim sisteminin bir diğer problemi de bireylerimizi küçük yaşlardan itibaren “disiplinsiz” yetiştirdiğimiz için öğrencilerin online derslerde odaklanma sorunu yaşamalarıdır. Hemen her yaş grubunda online eğitimin güçlü bir disiplin alışkanlığı olmayan kimseler için başarı şansı düşüyor. Aynı disiplinsizlik sorunu eğitimciler için de geçerlidir.
Not: Jaggars’ın makalesinin tamamına ve kaynaklara https://www.aacu.org/ adresinden ulaşabilirsiniz.