
Dünya Ekonomik Forumu 2019 Küresel Göç Raporu Analizi
2020 küresel göç raporu
Göç insanlık tarihi kadar eski bir olgu. Genelde fakirlik, kıtlık, insanlık suçu, şiddet ve baskı gibi itici faktörlere bağlı incelenir. Ancak gelişmiş ülkelerin çekiciliği de unutulmamalıdır. Bu ülkelerdeki hayat standartlarının yüksekliği, daha iyi bir gelecek beklentisi veya çocuklarına daha güvenli bir gelecek bırakmak isteyen kimseler için hedef ülkelerin avantajları belirleyicidir. Kısa ve uzun mesafeli yolculuklar sebebiyle, hangi ülkede ne kadar göçmen var? sorusuna verilebilecek yanıtlar da değişiyor.
Dünya Ekonomik Forumu (DEF) 2020 küresel göç raporu verilerinde hangi ülkede ne kadar göçmen var? ülkelere göre göç verme sayısı ve oranları, göç alan ülkelerde göçmenlerin yerli nüfusa göre oranı nedir sorularına yanıt bulabiliriz. Bu tür araştırmalar sıklıkla bilinenin aksine sonuçlar ortaya çıkarabiliyor. Mesela Amerikalıların söylemekten hoşlandığı, “ABD bir göçmen ülkesi!” sözüne karşın toplam nüfuslar içindeki göçmen oranlarında durum değişmektedir. ABD 2015 verilerine göre 48 milyon göçmen barındırmakla birlikte bunların toplam nüfus içindeki oranı %15’tir. Oysa 11 milyon göçmen barındıran Suudi Arabistan’da göçmenlerin toplam nüfusa oranı %34’tür. Görüldüğü gibi göç alan ve veren ülkelerde göz önünde bulundurulması geren noktalardan birisi bunun toplam nüfus içerisindeki oranıdır. Elbette göç alan ve veren ülkelerin hangi yaş, eğitim, gelir ve kültür gruplarından oluştuğunu bilmek de çok açıklayıcı bilgilerdir. Ancak bu raporda detaylı veriler bulunmamaktadır.
İçindekiler
En Çok Göç Alan Ülkeler
Aşağıdaki tabloda sayısal anlamda en çok göç alan ülkeler ve göçmenlerin yerli halka oranı görülmektedir. Dünya’da sayısal manada en çok göçmen (48 mil.) barındıran ülke ABD’dir. Ancak bu sayıya karşılık göçmenlerin oranı %15 dolayında.
Diğer yandan Birleşik Arap Emirlikleri’nde 8 mil. dolayındaki göçmenin yerli nüfusa oranı %87’dir. Suudi Arabistan ve Avusturalya da yerli nüfusa oranla göçmenlerin fazla olduğu ülkelerdir. Aşağıda diğer örneklerini göreceğimiz ülkelerde de yerli halka kıyasla başka ülkelerde doğun bu ülkede yaşayanların oranı bir hayli yüksektir. Bu tablonun hazırlandığı 2015 verilerine göre Türkiye’de de göçmenlerin oranı yerli halka kıyasla %5.3’tür. Tabi ki “düzensiz göçmen” sayılarının belirlenmesindeki zorluklar sebebiyle bu sayılar/oranlar değişebilmektedir.

Dünya’da en çok göç alan ülkeler DEF raporuna göre beş bölümde incelenebilir. Burada ülkelerin büyüklüğü, konjonktürel durumları ve siyasal durumları göz önünde bulundurulmuştur. Şimdi bu gruplar üzerinden devam edelim;
- İlk grup, az nüfuslu, ancak zengin petrol kaynaklarına sahip, göçmenlerin sayısının bazen yerli nüfusu geçtiği ülkelerden oluşmaktadır. Tahmin edileceği gibi buralarda az nüfusa karşılık petro-dolarların sağladığı zenginlik sebebiyle çalışma hayatının hemen her alanında çok sayıda işçiye ihtiyaç duyulmaktadır. 2015 yılında, dünyada en yüksek göçmen oranları bu gruptaki ülkelerde görüldü: Sırasıyla Birleşik Arap Emirlikleri (% 87), Kuveyt (% 73), Katar (% 68) ve Suudi Arabistan, Bahreyn ve Umman’ın göçmen yerli nüfus oranları da % 34 ila % 51 arasında değişmiştir.
- İkinci gruptaki ülkeler, genellikle özel vergi kurallarına sahip, çok küçük bölgelerden oluşurlar. Bunların nüfusları da oldukça azdır: Makao (% 57), Monako (% 55) ve Singapur (% 46) oranında göçmen barındırmaktadır.
- Üçüncü grup ise göçmen ülkeleri olarak bilinir. Eskiden “yeni ülkeler” olarak belirlenmiş, geniş bölgeleri kapsayan ancak hala yüzölçümüne göre nüfusları az olan ülkelerden oluşmaktadır. ABD de zaman zaman bunlar arasında sayılsa da bu ülkede nüfus eksiği çok erken tarihlerde giderildiği için “genel göçmenler” için sıkı göçmen politikaları uygulamaya başlamıştır: Yeni ülkelerden Avustralya’da (% 28) ve Kanada’da (% 21) oranında göçmen yaşamaktadır.
- Dördüncü grup ülkeler, göçmen oranının genellikle % 9 ile % 17 arasında değiştiği endüstrileşmiş, demokratik Batı ülkeleridir: Bu ülkelerden Avusturya (% 17), İsveç (% 16 ), Amerika Birleşik Devletleri (% 15), Birleşik Krallık (% 13), İspanya (% 13), Almanya (% 12), Fransa (% 12), Hollanda (% 12), Belçika (% 11) ve İtalya ( % 10) dolayında başka ülkelerde doğup göç etmiş vatandaşı ağırlamaktadır.
- Beşinci grup ülkeler konjonktürel olarak göçmenlerin akınına uğramış ülkelerdir. Bunlar komşu bir ülkedeki çatışmalardan dolayı çok sayıda mülteci akını alan “ilk sığınma ülkeleri”dir. Örneğin, 2015’in sonunda Lübnan’da bir milyondan fazla Suriyeli ve Iraklı mülteci yaşıyordu (nüfusunun % 20’sine eşdeğer). Sudan’daki iç çatışmalar sebebiyle yaklaşık 400.000 mülteci Çad’da yaşıyor (nüfusun % 3’ü). Türkiye’de de tahmini rakamlara göre 5 milyon civarında Suriyeli yaşamaktadır. Bu oranlar çatışmaların veya kıtlık, afet gibi sebeplerin ortadan kalkmasına göre değişmektedir. Genelde geçicidir ve göçmenler ya daha gelişmiş ülkelere gitmekte ya da geri dönmektedir.
Göçmenlerin Yerli Halka Oranla En Çok Olduğu Ülkeler
Yerli halkla kıyaslandığında genel nüfusa oranla en fazla göç alan ülkelerin Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan olması dikkat çekicidir. Yukarıda değinildiği gibi hem yerli nüfusun nispeten az olması hem de zengin doğal kaynaklar sebebiyle sanayi ve hizmet sektörleri başta olmak üzere her alanda iş gücüne yoğun ihtiyaç buraları işçi memleketine çevirmiştir.
Bu ülkeleri İsviçre, Avustralya, Kanada ve diğer gelişmiş ülkeler izlemektedir. İsviçre’nin sahip olduğu göçmenler genel nüfuslarının %29’unu oluşturmaktadır. Bir anlamda ülkede yaşayan vatandaşın yaklaşık 1/3’ü bu ülkede doğmamış bireylerden oluşmaktadır. Elbette diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bunların kendi aralarındaki kolay geçiş sebebiyle de ciddi nüfus hareketlilikleri yaşadıkları bilinmelidir. Bu göçmenlerin tamamı daha kötü durumdaki ülkelerden gelmemektedir.
Ülkelerin göçmen oranında ülkenin büyüklüğü-küçüklüğü belirgin bir etkendir. Az nüfusa sahip ülkeler az sayıda da göç alsa nüfusa oranla daha fazla göçmen barındırmış oluyor. Ancak ABD örneğinde olduğu gibi büyük ülkelerde göçmenlerin sayısı fazla oranı düşüktür. Küçük bir ülke olan Lüksemburg’da nüfusun %46’sı göçmen. Yine belirtmek gerekir ki bunların önemli kısmı AB ülkeleri kökenli. Büyüklük-küçüklük dengesi ABD ve Rusya gibi büyük ülkelerin göç istatistiklerinde yanlış yorumlanmasına neden olabilmektedir. Evet çok sayıda göçmen barındırıyorlar ama nüfusları büyük ve toplumsal yapıları bunu kaldırabiliyor. Peki, küçük ülkelerdeki göçmen sayıları ve göçün doğurduğu sorunlar ne olacak?

Yukarıdaki listenin alt sıralarında yer alsa da Çin, Pakistan, Hindistan, Rusya gibi orta düzeyde göçmen barındıran ülkelerin aynı zamanda en çok göç veren ülkeler listesinde de zirvede oldukları görülecektir (Bkz. aşağıdaki bölüm). Bu ülkeler hem yakın komşularıyla olan siyasi-ekonomik ilişkiler/sorunları hem de Dünya nüfusunun neredeyse üçte birini barındırması yakın mesafeli göç yolculukları için uygun görülebilir. Bunların ekonomilerinin de kırılgan olduğu, bu sebeple kısa dönem aralıklarıyla göç alıp-veren ülke konumuna geçebildikleri düşünülebilir.
En Çok Göç Veren Ülkeler
Dünya Bankası 2020 Küresel Göç Raporu verilerine göre en çok göç veren ülkeler Hindistan, Meksika, Rusya, Çin, Bangladeş, Pakistan gibi nüfusu fazla memleketlerdir. Çin dışta tutulursa diğer ülkelerin ekonomik istikrar sorunları bilinmektedir. Aynı zamanda buralarda bitmeyen etnik, politik, dinsel/mezhepsel sorunların da göçlerde belirleyici olduğu anlaşılmaktadır. Listede yer alan Suriye, Afganistan ve o yıllarda Ukrayna ise iç savaşlar sebebiyle göç vermekteydi.
Tablo incelendiğinde Hindistan’da doğan yaklaşık 16 mil. vatandaş sonraki yıllarda çeşitli nedenlerle başka ülkelere başka ülkelere göç etmiştir. Bu sayı ülke nüfusunun %1.2’sine tekabül etmektedir. Ancak diğer yandan Suriye’den, tespit edilebilen rakamlara göre 6.2 mil. vatandaş başka yerlere göç etmiştir. Bu ise ülkenin toplam nüfusunun 1/3’ünün ülkeyi terk etmesi anlamına gelmektedir. Tablo en sağdaki oranlara göre okunduğunda yine Kazakistan (3.9), Afganistan (4.9) ve Ukrayna (5.8) %22 ila %13 arasındaki nüfuslarını kaybetmişlerdir. Bunun da ülkenin sosyal yapısını ciddi şekilde etkileyeceği düşünülebilir. Bu ülkeler açısından acı bir durum
Ukrayna hem çok göç alan hem de çok göç veren bir ülke. Bunun ilk akla gelen açıklamalarından birisi, NATO ve Rusya arasında kalan Ukrayna’nın 2014 Kırım Savaşı sebebiyle yoğun bir iç-dış göç hareketliliği yaşamasıdır. Ülkenin doğusundaki Rus muhalifler ile ülkenin batısında bulunan Ruslar ülke içinde yer değiştirdi veya çoğunlukla başka ülkelere gittiler. Ancak olayın Rus-Batı çatışmasına dönüşmesi sebebiyle başka Ortodoks ağırlıklı bir dış göç bu ülkeye geldi.

Gelişmiş batılı ülkelerin çok göç verenler listesine girmesine ise daha çok vatandaşlarının daha iyi bir kariyer, daha güneşli bir ülke veya evlilik sebepleriyle açıklanmaktadır. Mesela Almanya her yıl yaklaşık 150 bin kişi göç veriyor. Bunların yaklaşık 3/4’ü bir kaç yıl içinde ülkesine geri dönmektedir. Ancak 1/4’ü gittiği yerde ömür boyu kalmaktadır. Geçici iş gibi sebeplerle yapılan göçler de buna dahildir. Dolayısıyla bu ülkelerin göç sebepleri ve şekli sosyo-ekonomik-politik sorunlar yaşayan ülkelere göre oldukça farklıdır.
Değerlendirme
Uluslararası Göç Örgütü (IOM) 2020 küresel göç raporu bugün Dünya üzerinde yaklaşık 272 mil. göçmenin olduğunu gösteriyor. Bu da toplam Dünya nüfusunun %3,5’i anlamına gelmektedir. Yine Dünya nüfusunun yaklaşık %15’i, yani 750 mil. insan da, “eğer imkanım olursa başka bir ülkeye göç ederim!” görüşündedir. Yukarıda bu göçmenlerin kaynak ve hedef ülke bazında analizini gördük. Dahası ülkelere göre göç verilen ve alınan nüfusun ne anlama geldiği incelendi.
Göçmen sayılarının bilinmesi elbette zor bir iştir. Kaynak ülkeler açısından göç eden vatandaşlarını belirlemek hayatı bir öneme sahip değildir. Hedef ülkeler ise yeterli teknik alt yapıları varsa düzensiz göçü önlemek ve göçmenleri entegre etmek için sayıları bilmek ister. Ancak çok göç alan bazı ülkelerin bunu yapacak alt yapıları yoktur. Bu durumda DEF ve BM’nin alt birimi IOM gibi küresel teşkilatlar devreye girmektedir. Özetle göçmenlerin sayısının tam olarak bilinmesi çok zordur. Ancak eldeki veriler konunun anlaşılmasını sağlayacak düzeydedir.
Ülkeler arası göç çok yönlü bir olgudur. Çekici ve itici faktörler alt başlıklarında çeşitlendirilebilir. Ancak daha üst bir okuma yapılacak olursa asıl belirleyici olanın küreselleşme olduğu söylenebilir. Artık insanlar ülkelerinden her ne sebeple olursa, göç edebiliyor. Mesela çoğu göçmen çatışmalar, açlık, daha iyi bir gelecek için zorunlu göç yaşarken bazı gelişmiş ülkelerde vatandaşlar güneşli bir ülke için yer değiştiriyor. Uzmanlar kendi ülkesinde de iyi bir işi varken başka bir ülkede daha prestiji ve getirisi yüksek bir iş bulduğunda göç edebiliyor. Nihayetinde çoğu kimse için bir ülkeden başka bir ülkeye taşınmak ülke içerisinde taşınmak gibi kolay oldu. Küreselleşme tam da bunu yaptı. İnsanlar Dünya’nın her yerinde benzer market ürünlerini, benzer ev mobilyalarını, konaklama koşullarını bulabiliyor. Ulaşım kolaylaştı. İngilizceniz ve ortalama kıyafetleriniz hemen her yerde sizi bir “dünya vatandaşı” yapabiliyor.
Göç etmek bir çok kişi için dert olmaktan çıktı. Ancak çeşitli zorluklarla ve kaçak yollarla göç etmek zorunda kalan kimseler için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Göç yollarında her yıl binlerce göçmen ölmektedir. Bu durum modern Dünya’nın ayıplarından birisi olarak karşımızda duruyor.